6 Nisan 2012 Cuma
Fosilden Senaryo Üretme (Bilim 'Yaratılış' Diyor -15)
Fosilden Senaryo Üretme (Bilim 'Yaratılış' Diyor -15)
Fosilden Senaryo Üretme
Evrimcilerin en iyi yaptıkları iş, noktaları birleştirip çizgiler çizerek senaryo üretmektir. Onlar boşluktaki iki noktayı işlerine geldiği şekilde birleştirerek bir çizgi çizerler ve sonra da bu çizgiyi gerçek kabul edip üzerine bir sürü plân inşa ederler. Bulunan fosilleri nokta kabul edersek, bu noktaları birleştiren çizgiler, evrimcilere göre soyun evrimci menşeini belirler. Tabiî ki bu noktaların mantıklı bir şekilde bağlanması gerekmektedir ve en önemlisi bu çizgi üzerinde çok sayıda noktanın (veya fosilin) bulunması lâzımdır. Bu yüzden, fosil kayıtlarındaki boşluklar ve eksik halkalar, evrim için problem oluşturmaktadır. Evrimci bir biyolog olan Douglas J. Futuyma'ya göre: "Memelilerin menşei sürüngenlerden gelmektedir. Sürüngenlerle memeliler arasındaki boşluk, memeli benzeri sürüngenlere ait fosiller tarafından kesin olarak doldurulmuştur ve burada herhangi bir boşluk yoktur. Memeli benzeri sürüngenlerin incelenmesi (Futuyma'nın hüsn-ü şehadetiyle) özelliklerin nasıl yüksek derecede değişime uğrayıp yeni fonksiyonlara hizmet edebildiğini göstermektedir."1
Futuyma zihninde kurguladığı peşin hükümle geçiş formu olarak iddia ettiği memeli benzeri sürüngenlerin (therapsid'lerin), 150 milyon yıllık bir süreç içerisinde iskelette, anatomide, harekette, sindirimde, yeme alışkanlıklarında ve genel hayat tarzlarında gösterdikleri yavaş değişmeleri tarif ederken, bilhassa sürüngen çenesindeki kemiklerin, memelilerin orta kulaklarındaki hassas işitme kemiklerine dönüştüğünü söylemektedir. Ancak burada her şey, Futuyma'nın iddia ettiği gibi kesin çizgilerle ve kolay anlaşılır şekilde ortaya konulmuş olmadığı gibi, birçok biyolojik bilgi de göz ardı edilmektedir. Therapsid olarak isimlendirilen çok sayıda omurgalının Permian periyodunun ortasından Trias döneminin ortasına kadar yaygın bir şekilde görüldüğünü biliyoruz (Resim–1). Evrimci biyolog James Hopson, sekiz therapsid kafatası serisini kendine göre öyle bir dizmiştir ki, dokuzuncu sıraya da, ilkel memeli kabul ettiği Morganucodon'u yerleştirmiştir.2
Hopson bu seri içerisinde, memeli vücut plânına doğru gelişiyormuş gibi görünen bacakların birleşme biçimini, kafanın hareketliliğindeki artışı, damaktaki birleşmeyi, çenedeki kas yapılarını ve sürüngenin çenesinin arkasındaki oynak ve dört köşeli kemiklerin, orta kulak kemikçikleri oluşturmaya doğru gittiğini gösterecek şekildeki çok sayıda karakteri incelemiştir. Hopson, kafataslarını öyle hesaplı seçerek dizer ki, hepsinin eş zamanlı meydana geldiği ve bu çok sayıda özelliğin memelilere doğru devamlı bir seri hâlinde değiştiği düşünülür. Hâlbuki fosillerin hiçbirisi geçmişte yaşamış bu canlıların üreme, solunum, boşaltım veya dolaşım gibi sistemlerinin veya bezlerinin ve diğer yumuşak dokularının nasıl olduğu hakkında hiçbir bilgi vermez.
Daha doğrusu bunlar bir menşe ve orijin bildirmeyen, sadece kemik yapılarına ait serilerdir. Hâlbuki yapılan sadece eldeki kafataslarının kısmî dış benzerliklerine göre dizilmesinden ibarettir ve hiçbir zaman jeolojik zamanlardaki sıralandırmaya uymamaktadır. Bu iki seri arasında hem zaman bakımından hem de morfolojik açıdan çok sayıda uyuşmazlık vardır. Hopson'un seri olarak sıraladığı ilk üç therapsid, iki ayrı takıma bağlıdır ve aynı zamanda yaşamıştır. Bundan daha önemlisi, bazı evrim biyologları bile Hopson'un listesindeki bazı therapsid'lerin gerçekten memelilerin ataları olup olmadığını tartışmaktadır. Ayrıca, yapı bakımından kısmî benzerliklerin zaman bakımından da uyuşuyor gibi gözükmesi için tamamen keyfî bir şekilde kaydırmalar yapılmıştır. Geçişlerin mümkün olduğunca yumuşak olması için fosiller yapılarına göre yan yana dizilirken, zaman açısından sıralama bozulmuştur. Meselâ; dördüncü kafatası, beşinciden günümüze daha yakın zamanda yaşamıştır ve son sıradaki therapsid, atası olduğu farz edilen memeliden (Morganucodon) daha sonra yaşamıştır. Fosil kayıtları; eksiklikler veya yetersiz araştırmalar yüzünden, sorgulanan organizmanın ilk ne zaman ortaya çıktığını göstermekte başarısızdır. Evrimcilerin böyle bir faraziyesi, tamamen bir ad hoc hipotezdir, yani önceden olmasını istedikleri şekilde bir şeyin olacağını farz etmektir. Bunun da hiçbir ilmî değeri yoktur.
Kafataslarının morfolojik seriler hâlinde benzerliklerine göre dizilmesi, genetik akrabalık hakkında hiçbir şey ifade etmediği hâlde, problemi basit bir şekilde ele alıp bunların tek bir orijinden ortaya çıktığını ileri sürmek mantıklı değildir. Fosil kayıtlarında çok sayıda therapsid türü vardır. Aslında, Futuyma da bir taraftan çok fosil olduğunu ve sürüngenler ile memeliler arasında eksik halka kalmadığını iddia ederken, diğer taraftan tevilli bir itirafta bulunarak "Therapsid sürüngenlerden, memelilere kademeli geçişin her mertebesi, bulunan tür grupları ile o kadar bol miktarda belgelenmiştir ki, hangi therapsid türünün, modern memelilerin gerçek atası olduğunu söylemek imkânsızdır."3 demekte ve asıl iddiasıyla çelişmektedir. İstendiği takdirde therapsid fosillerinden çok sayıda fosil seçilerek, sadece bir şekilde değil çok sayıda evrimci seriler oluşturulabilir. Ancak fosillerin bu farklı şekilde düzenlenmiş hâllerinin çok büyük kısmı, çözdükleri problemlerden daha çok problem üretir.
Meselâ, eğer memeliler bu soylardan sadece birinden meydana geldiyse, o zaman diğerleri kimin atası olacaktır. Eğer çok sayıda birbiri ile alâkasız tür, aynı memeli benzeri özelliklere sahip olarak "gerçek ata" kabul ediliyorsa, bu özelliklerin atalığa ait bir delil olması nasıl inandırıcı olabilir? Memeli benzeri özellikler, ortak ata ile ilişkili olmadan ortaya çıkamaz mı? Benzer veya ortak özellikler, ille de bir Darwinci yorum mu gerektirmektedir? Yoksa, Darwinci bir yorumu göstermek için hususen mi seçilmiştir? Bazı evrimcilerin iddia ettiği gibi, memeliler birçok kere çok sayıda farklı therapsid'den türemişse, tesadüfî ve gelişigüzel ortaya çıkan mutasyonların, kertenkelenin kafa kemiklerini bir heykeltıraş gibi yontarak memeli kulağında harika şekilde bir araya getirilmiş orta kulak kemikçiklerini birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkarması imkân hârici bir durumdur.
Memeli kulağının öne sürülen evrimine daha yakından bakalım. Therapsid'lerin kafatasının ve alt çene kemiğinin, ilk memelilerinkine benzer (homolog) olduğu söylenir. Sürüngenlerin alt ve üst çeneleri, memelilerde bulunmayan iki kemikle birbirine eklemlenir. Darwin teorisine göre, bu iki kemiğin yeri modifikasyonların aktarılması sırasında, memelilerin orta kulağı olarak değişmiştir (Resim–2). Darwinciler bu hâdiseyi sürüngenlerin çene kemiklerinin, memelilerin kulağındaki yeni yerine "göç etmesi" olarak ifade ederler. Ancak, böyle hayret verici bir sürece dâir hiçbir fosil kaydı yoktur. Neo-Darwinci tabiî seleksiyon mekanizmasının da, tesadüfî genetik değişmeler üzerinde çalışarak, bu kemiklerin ne şekilde hareket ettiğine, çok özel yeni şekiller aldığına ve yeni bir yere en uygun biçimde yerleştiğine dâir hiçbir delil ve ikna edici izahı yoktur. Şöyle bir fikir yürütelim: bu değişimi yapmak için, önce bu kemiklerden birisinin, alt çene kemiğinden kafatasının orta kulak kısmına, çene eklemini atlayarak geçmesi gerekmektedir. Daha sonra ise, Neo-Darwinci akıllı ve şuurlu bir mekanizmanın(!) bu kemikleri yeniden şekillendirerek, yüksek derecede özelleştirmesi lâzımdır. Zîrâ bu orta kulak kemikçikleri son derece ölçülü, hesaplı ve plânlı inşa edilmiştir. Sesin iç kulağa en verimli şekilde iletilmesi için ayarlanması bu kemikler vasıtasıyla yapılır (Resim–3). Bu derece hassas ve hususi yapıların kendi kendine, herhangi bir akıl, ilim ve irade gerektirmeden, tesadüfen ve birden çok kereler meydana geldiğini iddia etmenin ideolojik bir saplantıdan başka bir izahı olabilir mi? Bu yüzden, memeli kulağının, sürüngen çenesinden evrimleştiğine dâir deliller çok zayıftır; dolayısıyla evrimin sürüngen çene kemiklerini, memeli kulağına nasıl göç ettirdiğine dâir hiçbir delilin olmadığını söyleyebiliriz.
Meselâ dev ve kırmızı pandaların her ikisi de, teknik olarak önkola ait "radial sesamoid" isimli bir kemiğe sahiptir (Resim-4). "Panda başparmağı" olarak isimlendirilen bu genişlemiş bilek kemiği her iki panda türü tarafından da tercih edilen bir yiyecek olan bambuları soymak için kullanılır. Evrimci teorisyenler, şu an bu iki pandanın birbirinden ayrı atalardan türediğinde hemfikir olmasına rağmen, bu atalardan hiçbiri bu tür bir kemik yapısına sahip değildir. Bu yüzden, "panda başparmağı", bir kere dev pandada, bir kere de kırmızı pandada olmak üzere ayrı ayrı iki kere evrimleşmiş olmak zorundadır. Ancak, eğer "panda başparmağı" gibi son derece belirlenmiş hususi bir yapıyı paylaşmak, evrim bakımından bir münasebete işaret etmiyorsa, o zaman neden sürüngenlerin çene kemikleri ile memeli kulağındaki kemik sayılarının birbirine yakın olması, evrim açısından bir münasebeti göstermek zorunda olsun? Aynı mantığı birbirine zıt iki şekilde kullanamayız. Eğer panda başparmağı gibi çarpıcı benzerlikler evrim bakımından bir yakınlığa işaret etmiyorsa, eşit kemik sayısı gibi küçük benzerlikleri temel alarak, nasıl evrimci bir münasebetten bu kadar emin olabiliriz?
Dipnotlar1. Futuyma, D. J. (1998): Evolutionary Biology, 3rd ed. Sunderland, Massachusetts: Sinauer, p.146
2. Hopson, J. A. (1987): The Mammal-Like Reptiles: A Study of Transitional Fossils. American Biology Teacher 49 (1):16-26
3. Futuyma, D. J. (1982): Science on Trial: The Case for Evolution. New York: Panteon, p.85.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder