EVRİMCİLERE GÖRE MEMELİLERDE SÜT OLUŞUMU
Evrimci senaryo başta da belirttiğimiz gibi son derece farklı canlıların tesadüflerle birbirlerine dönüştükleri iddiasındadır. Örneğin evrimcilere göre sürüngenler kuşların ve memelilerin atasıdırlar. Oysa sürüngenlerin;
1- Vücutları pullarla kaplıdır, ...
2- Soğukkanlıdırlar,
3- Yumurtlayarak çoğalırlar.
Memelilerin ise,
1- Vücutları tüylüdür,
2- Sıcakkanlıdırlar,
3- Doğurarak çoğalırlar.
Kısacası, memeliler ile sürüngeler arasında kapatılması mümkün olmayan çok büyük yapısal uçurumlar vardır. Bu farklılıklardan biri de memelilerin sütleridir. Bir sürüngenin bir memeliye dönüştüğünü iddia edebilmek için (asla mümkün olmasa da), bu canlının soyunu sürdürebilmesi için birden süt salgılamaya başlamasına da bir açıklama getirmek gerekir. Bir sürüngenin nasıl olup da bir anda süt salgılamaya başladığını bakın bir evrimci nasıl bir "masal" ile açıklamaya çalışıyor:
Soğuk bölgelerde yaşayan bazı sürüngenler, vücutlarını ısıtacak bir yöntem geliştirdiler... Pulları giderek daha sivri hale geldi ve sonunda tüylere evrimleşti. Bu arada gerçekleşen bir diğer adaptasyon ise terlemenin gelişmesi oldu; bu, canlıya gerektiğinde suyun buharlaşması sayesinde vücudunu soğutma imkanı veriyordu. Bu arada beklenmedik bir biçimde, bazı yavrular beslenmek için annelerinin vücudunda oluşan teri yalamaya başladılar. Bazı ter bezleri bu nedenle giderek daha zengin bir salgı salgılamaya başladılar ve bu salgı sonunda süt haline dönüştü. Bu sayede bu ilk memelilerin yavruları hayata daha iyi bir başlangıç yaptılar.
Bir canlının, annesinin vücudundaki teri "yalayarak" ortaya süt gibi son derece iyi hesaplanmış, besleyici değeri çok iyi ayarlanmış bir besini çıkarması, ancak Ortaçağ bilim anlayışı içinde veya masallarda yeri olabilecek bir safsatadır. Kaldı ki, son derece kompleks bir mekanizma olan ve vücut ısısının sabit tutulması için mutlak ihtiyaç duyulan terleme mekanizmasının, sürüngenlerde hiç yok iken memelilerde nasıl ortaya çıktığı dahi evrimci mantıklarla açıklanamamaktadır.
Evrimci kaynaklarda sık sık yer alan bu ve benzeri hikayeler, evrim teorisinin bilimden ne denli uzak bir teori olduğunun göstergesidir. Ancak burada yine üzerinde düşünülmesi gereken konu, bir bilim adamının buna nasıl inanabiliyor olduğudur. Anlaşılan odur ki, Objections Sustained isimli kitabında Philip Johnson'ın belirttiği gibi, "Darwinciler için bir şeyin olduğunu hayal edebilmek, o şeyin gerçekleştiğine emin olmaları için yeterlidir.
1- Vücutları pullarla kaplıdır, ...
2- Soğukkanlıdırlar,
3- Yumurtlayarak çoğalırlar.
Memelilerin ise,
1- Vücutları tüylüdür,
2- Sıcakkanlıdırlar,
3- Doğurarak çoğalırlar.
Kısacası, memeliler ile sürüngeler arasında kapatılması mümkün olmayan çok büyük yapısal uçurumlar vardır. Bu farklılıklardan biri de memelilerin sütleridir. Bir sürüngenin bir memeliye dönüştüğünü iddia edebilmek için (asla mümkün olmasa da), bu canlının soyunu sürdürebilmesi için birden süt salgılamaya başlamasına da bir açıklama getirmek gerekir. Bir sürüngenin nasıl olup da bir anda süt salgılamaya başladığını bakın bir evrimci nasıl bir "masal" ile açıklamaya çalışıyor:
Soğuk bölgelerde yaşayan bazı sürüngenler, vücutlarını ısıtacak bir yöntem geliştirdiler... Pulları giderek daha sivri hale geldi ve sonunda tüylere evrimleşti. Bu arada gerçekleşen bir diğer adaptasyon ise terlemenin gelişmesi oldu; bu, canlıya gerektiğinde suyun buharlaşması sayesinde vücudunu soğutma imkanı veriyordu. Bu arada beklenmedik bir biçimde, bazı yavrular beslenmek için annelerinin vücudunda oluşan teri yalamaya başladılar. Bazı ter bezleri bu nedenle giderek daha zengin bir salgı salgılamaya başladılar ve bu salgı sonunda süt haline dönüştü. Bu sayede bu ilk memelilerin yavruları hayata daha iyi bir başlangıç yaptılar.
Bir canlının, annesinin vücudundaki teri "yalayarak" ortaya süt gibi son derece iyi hesaplanmış, besleyici değeri çok iyi ayarlanmış bir besini çıkarması, ancak Ortaçağ bilim anlayışı içinde veya masallarda yeri olabilecek bir safsatadır. Kaldı ki, son derece kompleks bir mekanizma olan ve vücut ısısının sabit tutulması için mutlak ihtiyaç duyulan terleme mekanizmasının, sürüngenlerde hiç yok iken memelilerde nasıl ortaya çıktığı dahi evrimci mantıklarla açıklanamamaktadır.
Evrimci kaynaklarda sık sık yer alan bu ve benzeri hikayeler, evrim teorisinin bilimden ne denli uzak bir teori olduğunun göstergesidir. Ancak burada yine üzerinde düşünülmesi gereken konu, bir bilim adamının buna nasıl inanabiliyor olduğudur. Anlaşılan odur ki, Objections Sustained isimli kitabında Philip Johnson'ın belirttiği gibi, "Darwinciler için bir şeyin olduğunu hayal edebilmek, o şeyin gerçekleştiğine emin olmaları için yeterlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder