16 Eylül 2013 Pazartesi

İNSAN RUHU KARŞISINDA AÇIKLAMASIZ KALAN EVRİM TEORİSİ



İNSAN RUHU KARŞISINDA AÇIKLAMASIZ KALAN EVRİM TEORİSİ.
Victoria dönemi İngilteresi'nde iki biyolog, canlıların tümüyle tesadüfi süreçler sonucunda birbirlerinden türediği ve insana kadar uzanan bir süreçte gelişip değiştikleri iddiasını ortaya attı. Bu biyologlar, Charles Darwin ve Alfred Russel Wallace idi. Doğal seleksiyon yoluyla evrim hakkındaki ilk çalışma Darwin ve Wallace tarafından ortakla...şa hazırlanmıştı. Biyologlar, evrim teorisi konusu üzerine birbirleriyle rekabet etmek yerine, bu uydurma teoriye birbirlerinin katkısını kabullendiler. Hatta Wallace yazdığı Darwinizm adındaki kitap ile Darwin'in doğal seleksiyon teorisini destekledi. Bu kitabı duyduğunda Darwin'in verdiği karşılık ise, "Darwinizm adından söz etmeyin çünkü bu teori aynı zamanda Wallasizm de olabilir." şeklinde idi.

Ancak bu hayal ürünü teori ile ilgili olarak iki biyoloğun yolları kısa bir süre sonra ayrılacaktı.

Evrim teorisine göre canlılar, tüm anatomik ve fiziksel özellikleriyle, tümüyle tesadüfi ve dolayısıyla şuursuz bir süreç içinde, doğal seleksiyon yoluyla, birbirlerinden türemişlerdi. Bu iddiaya göre, bir bakteri ile başlayan yaşam, söz konusu hayali türeme yoluyla, günümüzde var olan canlı çeşitliliğini meydana getirmişti. (Detaylı bilgi için bkz. Evrim Aldatmacası, Harun Yahya, Araştırma Yayıncılık) Darwin, doğal seleksiyon prensibinin yalnız parmaklar ya da burun gibi morfolojik özelliklerin çıkışını açıklamakla kalmadığına, aynı zamanda beynin yapısını ve dolayısıyla zihinsel kapasitelerimizi de belirlediğine inanıyordu. Bir başka deyişle Darwin'e göre doğal seleksiyon; insanların müzik, sanat, edebiyat konusundaki ilgisini ve kararlarını, düşünce yeteneğini ve zihin gücünü etkileyen ve onları değiştirip geliştiren bir güçtü. Fakat Wallace bu fikre katılmıyordu. Darwin'in prensiplerinin parmaklar ve ayak parmaklarını ya da daha basit özellikleri açıklayabileceğini düşünüyordu ama matematik ve müzik yeteneği gibi üstün insani becerilerin yalnız kör tesadüflerin eseri olamayacağına inanıyordu.

Wallace'ın "kör tesadüflerin Mozart'ın yeteneklerinin kaynağı olması" iddiasına karşı çıkmasının en önemli nedeni potansiyel zeka olarak adlandırılabilecek olan husustu. Wallace'a göre, örneğin günümüzde yaşayan bir Aborijin topluluğundan neredeyse okuma yazma bilmeyen genç bir kabile üyesini aldığımızı farz edelim. Daha sonra bu genci Rio, New York veya Tokyo'da modern bir devlet okulunda eğitelim. Elbette bu şehirlerde yetişen çocuklardan hiç de farklı olmayacaktır. Wallace bunu şöyle açıklamıştı; "Aborijin ya da Cro-Magnon, kendi doğal ortamına uyum sağlaması için ihtiyaç duyacağından çok daha fazla potansiyel zekaya sahiptir. Bu tür potansiyel zeka, aslında resmi eğitim yoluyla kazanılan kinetik zeka ile karşılaştırılabilir. Peki bu potansiyel zeka neden evrimleşti? İngilizce eğitim verilen okullarda Latince öğrenmek için ortaya çıkamazdı. Matematik öğrenmek için de evrimleşmiş olamazdı, her kim yeterince çalışırsa bu konuda uzmanlaşabilir. Peki bu söz konusu görünmeyen yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlayan ayıklayıcı kuvvet nereden gelmişti?"117 Wallace, canlıların bilinçsiz süreçler içinde birbirlerinden türeyerek evrimleştikleri hikayesine inandığı için, insanların zeka gelişiminin bu hayali teorinin neresine dahil edildiğini bulmaya çalışıyordu. Ancak, böyle bir şey gerçekleşmediği için bu iddiayı savunacak bir mantık da geliştiremiyordu.

Wallace şunu söylüyordu:

Çağımızın yazarlarının tümü, insan neslinin çok geçmişe dayandığını itiraf ederken, bunların birçoğu zekanın çok kısa süre önce geliştiği inancını sürdürüyorlar ve bizimle eşit zeka seviyesine sahip insanların tarih öncesi çağlarda yaşamış oldukları olasılığı üzerinde düşünmüyorlar.

Günümüz bilim adamlarından Vilayanur S. Ramachandran ise, bunu şöyle açıklamaktadır:

Neanderthal ve Cro-Magnon insanlarının beyin kapasitelerinin bizlerden daha büyük olduğunu biliyoruz, bu nedenle gizli kalmış potansiyel zekâlarının Homo sapiens ile aynı hatta daha fazla olduğunu düşünmek hiç de güç olmaz.

Aslında Darwin bile, teorisinin insan zekasına dair bu hayali gelişimi açıklayamadığını açıkça itiraf ediyor, hatta bu nedenle teorisinin geçersizliğinin ileri sürülebileceğini belirtiyordu:

…İnsan zihin gücü bakımından bütün öbür hayvanlardan öylesine farklıdır ki, varılan bu sonuçta (aşağı bir biçimden türeme) bir yanlışlık olabileceği ileri sürülebilir.

Öyleyse, evrimle gerçekleşmesi mümkün olmayan bu önemli gelişimin açıklaması neydi? Wallace'ın buna verdiği cevap şuydu: Bunu Allah gerçekleştirmişti. Wallace'a göre "insanın zarafeti, 'İahi lütfun' dünya üzerindeki ifadesiydi".

İşte bu noktada Wallace, evrimin itici gücünün doğal seleksiyon olduğu konusunda ısrar eden ve en gizemli zihinsel özelliklerin bile bir Yüce Varlık tarafından yaratılmış olmaksızın geliştiğini iddia eden Darwin'den ayrılmıştı. Darwin, Wallace'ın iddialarını teorisi için büyük bir tehdit olarak görmüş ve 1869 yılında Wallace'a yazdığı mektubunda doğal seleksiyonu kastederek, "umarım senin ve benim çocuğumuzu tamamen öldürmezsin," demişti.122 Wallace'ın vardığı bu sonuç elbette, materyalizmden güç bulan ve Allah'ın varlığını inkar edebilmek için ortaya atılmış evrim teorisi ile hiçbir şekilde bağdaşmıyordu. İşte bu nedenle Wallace'ın fikirleri alelacele hasıraltı edildi. Materyalist çevreler için ön plana çıkarılması gereken, her şeyin bilinçsiz süreçlerle meydana geldiğini öngören anlayış idi. Bunun da öncüsü Darwin olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder